Alparslan

BÜYÜK Türk - Selçuk Hükümdarıdır. Horasan'da doğdu. Babası ölünce, onun yerine Horasan Valiliğine geçti. 2 yıl sonra da, amcası Selçuk Hükümdarı Tuğrul Bey'in ölümü üzerine ve onun vasiyetiyle hükümdar oldu. 64 yılından itibaren büyük fetihlere girişti. Bizanslıların, üzerine gönderdiği büyük orduyu Malazgirt ovasında yenen Alparslan Anadolu'yu Türklerin yurdu haline getirdi. 1072 yılında bir suikasta kurban giderek vefat etti.

Alparslan

SELÇUK BEY'in torunu olan Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey, 1063 yılında hayata gözlerini yumarken, tahtını, pek sevdiği ve büyük bir kabiliyet gördüğü yeğeni Alparslan'a bırakmıştı. Böyle vasiyet etmişti. O zamanlar Alparslan, 33 yaşında, yiğit yürekli bir er kişiydi. Tahta çıkışını önce, taht sırası kendisinde olan amcası Süleyman Bey, sonra da büyük vezir hoş karşılamadı. Alparslan, önce onlarla mücadele etmek zorunda kaldı. Yendi, yola getirdi onları ve bağışladı bu âsi davranışlarını. Sonra karşısına kardeşleri, yeğenleri, yakın akrabaları çıktı. Onların hepsiyle savaşmak zorunda kaldı. Teker teker hepsini yendi. Esir etti. Sonra onları da bağışladı. Affetme, onun en bariz karakteri idî.

İç meselelerini halleden Alparslan, 1064 yılından itibaren seferlere başladı. Ordusuyla önce Buhara'ya girdi. Sonra da Harzem'i fethetti.

Bu büyük Türk istilâsı Bizanslıların gözünü korkutmuştu. Ne pahasına olursa olsun onu durdurmak, bu topraklardan atmak, tehlikesiz hâle getirmek, hattâ ortadan silmek gerektiğine inandılar. Bizans imparatoriçesi Odoksiya bu yüzden, cesaretiyle ün yapmış kumandan Diyogenes Romanos ile evlendi. Böylelikle hem tahtında sorumluluğu beraber paylaşacakları yürekli bir insan, hem de ordularını yönetecek kahraman bir başkumandan kazanmış oluyordu. Alparslan'ın 1071 yılı baharında güneye doğru yeni bir sefere hazırlandığını haber alan BizanslIlar, bunu kaçırılmaz bir fırsat bildiler. General Diyogenes Romanos, 200 bin kişilik muazzam bir ordu kurarak Alparslan'ın üzerine yürüdü.

Tarihin seyrini deÄŸiÅŸtirecek iki ordu Van gölünün kuzeyindeki Malazgirt ovasında karşı karşıya geldiler. Alparslan her ÅŸeyden önce barış taraftarı idi. Bu yüzden en yakın adamlarından olan Sevük Tekin'i sulh elçisi olarak General Romanos'a gönderdi. General Romanos, Alparslan’ın kendisinden korktuÄŸu için sulh istediÄŸini sandı. Bunun şımarıklığı içinde, Sevük Tekin ile âdeta afay etti:

«— Biz Ä°sfahan'a gidiyoruz. Åžurada atlarımızı biraz dinlendirelim, dedik. Sulh meselesini ise artık Horasan'da görüşürüz. Fazla vaktimiz yok. Sizi Horasan'da bekleyeceÄŸim...» dedi.

Savaş artık kaçınılmaz bir hâl atmıştı. Horasan'a kadar bütün Türk topraklarını alacağını söyleyen bu Bizanslı şımarık generale haddini bildirmenin zamanı gelmişti. Alparslan, o gün beyazlar giymişti. Harp meclisini topladı:

«— Sulhu kazanamadıysak savaşı kazanacağız. Ok ve yaylarımızı bırakıp yakın savaÅŸa gireceÄŸiz... Düşmana kılıcım, kılıcım olmazsa pençem yeter. Ä°ÅŸte ÅŸehitlik kefenimi giydim. Åžehit olursam, beni düştüğüm yere gömünüz ve oÄŸlum Melik Åžah'ın etrafına toplanınız.» dedi.

Alparslan'ın imamı Buharalı Muhammed bin Abdülmelik:

«— Sen Ä°slâmiyet uÄŸruna bir cihâda giriyorsun Sultânım. Bütün Müslümanların dua ettikleri mübarek cuma günü savaÅŸa baÅŸla. Allah zaferi senin adına yazsın...» diyerek zafer için dua etti.

Türk ordusu, 26 Ağustos 1071 günü yalın kılıç düşmanın üzerine atıldı. Bizanslılar karşı tepelerin eteklerine sırtlarını vermiş beklemekte idiler. Alparslan çok isabetli bir kararla düşmanı üzerine çekmeyi beklememiş, bilâkis kendisi sayıca çok daha kalabalık olan düşmanın üzerine yürümüştü. Türk oğlu, tarihinin en yaman bir savaşını verdi Malazgirt ovasında. Harbin talihi kısa bir zamanda Alparslan'ın tarafına döndü. Bizans'ın o güçlü ve mağrur ordusu darmadağınık oluverdi. Ölenler öldü, kılıç artıkları ise esir edildi. O dev ordu mahvolup gitti. Esir edilenler arasında mağrur ve şımarık kumandan Romanos da vardı. Alparslan, huzuruna getirilen General Romanos'a saygı ve yakınlık gösterdi. Kendisini teselli etti. Bir süre konuştular, sonra Alparslan:

«— Beni esir etseydin ne yapardın?» diye sordu Bizanslı BaÅŸkumandan:

«— Belki öldürür, belki de sokaklarda teÅŸhir etmek üzere seni Ä°stanbul'a götürürdüm.» cevabını verdi. Muzaffer kumandan, acıyan nazarlarla Romanos’a baktı:

«— Benim cezam ise daha ağır olacak... Seni bağışlayacağım. Serbestsin!» dedi...

Alparslan, ertesi yıl Horasan'da Merv şehrinde bir suikasde kurban gitti. Orada toprağa verildi. Türbesinde şu kitabe vardır:

«Alparslan'ın göklere yükselen azametini görenler bakınız. Åžimdi o, ÅŸu kara toprağın altındadır..»

Kaynakça: 100 Ünlü Türk, Hürriyet Yayınları, 1971

Alparslan
Bazen kendimi sizlere anlatacağım; çoğu zaman da dil öğrenmeye dair bildiklerimi, tecrübe ettiklerimi ve daha öğreneceğim birçok şeyi sizlerle paylaşacağım.

Hiç yorum yok

Ad

E-posta *

Mesaj *