Göç nedir |
Göç nedir - Osmanlı Göç Terminolojisi
Belirli bir mekânı olmaksızın çadır, hayvan ve sair araçlarıyla mevsime göre sürekli yer değiştiren topluluğa göçebe denir.
Anadolu’da arazisini elinden çıkaran ve başkalarının arazisinde ırgatlık yapanlara da göçebe oldu denmektedir.
Bunun dışında yerleşik toplum içerisinde yer alıp ekonomik sorunlardan dolayı toprak tasarruf hakkını terk ederek başka bir yere göç edenler sipahi ve Osmanlı bürokratı tarafından çift bozan olarak tanımlanmıştır.
Eğer kişi ailesinin geçimini temin maksadıyla geçici olarak bekâr bir vaziyette başka şehirlere veya bölgelere gidiyorsa gurbetçi adını almaktaydı. Gurbetçi memleketine dönerken sılacı olarak tanımlanmıştır.
Gurbetçi çalışmak üzere geldiği büyük şehirde iş bulamaz ise merkezi idare tarafından asayişi bozmaya potansiyel aday olarak algılanır ve serseri lafzıyla tanımlanır.
Osmanlı özellikle zaman zaman nüfus yoklamaları yapmak suretiyle taşradan gelmiş olup işsiz güçsüz olanları yani bürokratın ifadesiyle serserileri memleketlerine geri döndürmeye çalışırdı.
Kişi eğer ailesi ile birlikte göç ediyorsa genellikle ev göçü bazen de hane göçü şeklinde tanımlanmıştır.
Çeşitli sebeplerle kendi iradesiyle bir yerden başka bir yere göç eden ve oranın nüfusuna kaydedilen kişiler belgelerde yabancı olarak tanımlanmaktaydı. Yerli halk ise bu gibi kişileri yaban olarak isimlendirmişti.
Bazen devlet bireysel olarak çeşitli suçlardan dolayı kişileri sürebilmekteydi. Bu hadise belgelere tagrip ifadesiyle kaydedilmiştir.
Zaman zaman güvenlik ve asayiş gerekçesiyle bir kişi, grup veya topluluk başka bir bölgeye sevk edilmekte ve zorunlu iskâna tabi tutulabilmekteydi. Buna sürgün veya tehcir adı verilmiştir.
Cezalandırma adına kişilerin bir bölgeden başka bir bölgeye gönderilmesi tagrib, tenkil, tebid veya nefy kelimeleriyle tanımlanmıştır.
Tanzimat sonrası belge ve defterlerinde sürme, sürgün etme, uzaklaştırma ve memleketten çıkarma manaları na nefy, tagrip, icla, tebid, tard gibi terimler kullanılmıştır.
Anadolu’da gerçekleşen iç göçlerin bir diğer sebebi asayiş ve güvenliktir. Güvenlik problemi had safhaya çıktığında ve devlet otoritesi kalmadığında özellikle kırsal alandaki köylüler çareyi topyekûn göç etmekte bulabilmekteydi. Bu olay kaçgun terimiyle karşılanmıştır.
İç göçün bir diğer sebebini doğal afetler oluşturabilmektedir. Örneğin Anadolu zaman zaman kuraklık, kıtlık ve depremlere sahne olabilmiştir. Bu olayları müteakip kitlesel veya grup ölçeğinde göçler meydana gelmiştir. Bu şekilde göç edenler de belgelerde göç sebebine istinaden depremzede, kahtzede terimleriyle tanımlanmıştır.
Siyasi sebeplerden dolayı Osmanlı Devleti’ne sığınan ecnebiler mülteci, ülkeyi terk edenler ise firari olarak tanımlanmıştır.
Türk tarihinde üsera-yı muhacirin olarak tanımlanan bir grup vardır. Bunlar Rus ordusu karşısında savaşırken Almanlara esir düşen Müslümanlardır.
Osmanlı bürokratı resmi yazışmalarda karışıklığa yer vermemek için mültecileri de sınıflandırabilmiştir. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı esnasında ocağını terk edip iç kesimlere çekilmek zorunda kalanlar şark mültecisi şeklinde isimlendirilecektir.
Muhacir ise mülteci statüsünde gelip geri dönemeyen ve Osmanlı coğrafyasında yerleşen veya her iki devletin iznini alarak barış döneminde yerleşmek kasdıyla gelen kişiler için kullanılan bir terimdir.
Göç terimlerinden birisi de mübadeledir. Mübadele bir şeyin karşılıklı olarak değiştirilmesidir. Terimsel anlamı ise İstanbul’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç Türkiye’deki Ortodokslar ile Yunanistan’daki Müslüman Türklerin değiştirilmesidir. Buna tabi olanlar mübadil olarak tanımlanmaktadır. Mübadiller belgelerde mübadil, muhacir, göçmen ve mübadil muhaciri şeklinde tanımlanmışlardır.
Toplumun algılamasına göre muhacir düşmandan kaçıp Türk hâkimiyetindeki topraklara sığınan aciz, kahırzede, zulmdide Müslümanlardır.
Göç ve Göçmenler Serisi
Hiç yorum yok